Maury Vaughan ve Melike Taşçıoğlu Vaughan

Melike Taşçıoğlu Vaughan 1979'da Ankara'da doğdu. Eskişehir'de yaşıyor ve çalışıyor.

Kipografi kelimesi yunanca kipos (bahçe) ile grafi (yazma, çizme, kaydetme) kelimelerini birleştirmemizle ortaya çıktı. Hiyeroglif benzeri bir anlam ve tını aradığımızı fark ederek, o zamana kadar aramızda “bahçe projesi (garden project)” diye adlandırageldiğimiz projenin diğer adının kipografi olabileceğine karar verdik.
Bu proje, bahçemizin duvarına ne yaptığımızı ve neden yaptığımızı konu alıyor. Birlikte yaşamaya başladığımız evimizin yaklaşık 10 m2 büyüklüğündeki küçük ön bahçesinin elden geçirilip yenilenme ihtiyacı filizlenip yeşererek beklendik sıradan bir bahçe dönüşümü projesinin ötesine geçti. Bahçenin toprağını yeniledik, çiçeklerimizi ektik suladık, yerlere yassı taşlar döşedik, duvarları boyadık, ancak bahçenin yeşermesi, çiçeklerin açması, bitkilerin filizlenmesi için tarımsal bilginin ötesinde spiritüel bir ihtiyaç
duyduğumuzu fark ettik.
Google aramalarının ve Youtube videolarının her soruyu cevapladığı, her soruna çözüm önerdiği dünyada, bize verilmiş hazır cevapları ve keşfetmeyi (yanılmayı, yenilmeyi) engelleyen tavrı reddederek doğanın kendisiyle, hayvanlarla ve bitkilerle düşünmeye karar verdik. Toprağa gübre atma, güneşe göre ekim yapma, düzenli su vermekle yetinmeyip bahçeye özel tılsımlar yaratmak üzere harekete geçtik. Hesaplamaların ve önceden yapılmış deneme-yanılmaların yerine sezgilerimize güvenmeyi seçtik.
Sıradan bir bordür çizim fikri “bu bahçenin aslında neye ihtiyacı var?” sorusuyla birlikte genişledi, büyüdü. Bilinçli veya bilinçsizce toplamış olduğumuz eski medeniyetlere ait semboller, evimizdeki kilimlerin üzerindeki desenler, gezdiğimiz yerlerdeki bırakılan sanatsal izler kök verdi ve bir görsel iletişim çabasının filizlenmesinde ilham oldu. Bu kez iletişimi insanlara değil, doğaya ve diğer görünmeyen doğal güçlere yönelik kurduk.
Ortaya çıkan kipografiler, pek çok toplantı, deneme yanılma ve fikir eskizinin ardından oluştu ve bahçe duvarına uygulandıkları andan itibaren doğayı iş birliği yapmaya davet eden dualar ve tılsımlar haline geldiler. Kendi mağaramızın duvarına, ulaşmak istediğimiz amaca hizmet etmesine niyet ettiğimiz yarı soyut, yarı somut çizimlerden oluşan bir nevi alfabe resimledik.
Bahçe projesi, bizleri mekanikleştiren bilgileri nasıl bir kenara atıp sanata güvenmeyi tercih ettiğimizi ve sanatın büyüsünü kendi gündelik hayatlarımızda yeniden ortaya koyma güdümüzü gösterdi. Tasarladığımız basit sembolleri tatlı bir pazar günü bahçemizin duvarına aktarıp boyarken, aslında estetik ihtiyaçların, mekânda iz bırakmanın ve görsel iletişimin ilkel temeline, özüne ve en büyülü haline döndük ve böylece binlerce yıl derine inen soruları bir kez daha sorma ve cevaplama fırsatı yakaladık.