Nalan Yırtmaç

1969'da İstanbul'da doğdu. İstanbul'da yaşıyor ve çalışıyor.

Sanat pratiğinde gündelik olan ile sokak dilini, siyasi ve sosyal duyarlılıklarıyla birleştiren Nalan Yırtmaç, "İşçiler" adlı çalışmasında, son dönemde Türkiye'nin gündeminden düşmeyen işçi ölümleri konusunu ele alıyor. Bazen kaderle özdeşleştirilen, kaçınılmaz bir sonmuşçasına dayatılan, çoğu zaman sıradan bir zayiata indirgenen işçi ölümleri, ilk kez 2008 yılında Tuzla Tersanelerinde ardı ardına yaşanan "iş kazaları"nda hayatını yitiren işçilerle gündeme gelmiş, Nalan Yırtmaç bu dönemde hem Tuzla tersanesi ölümleriyle, hem de Almanya'daki Türk işçilerle ilgili bir seri şablon üretmişti.

Ardından 2005 yılından itibaren kot taşlama işçilerinin güvencesiz halde ölümcül hastalıklara terk edilmesinin toplu ölümlerle gündeme gelmesi, HES inşaatlarında yaşamını yitiren işçiler, iş servisinde kilitli kalıp ölen kadın işçiler, en son da Esenyurt'ta bez çadırlarda çıkan yangında 11 işçinin feci şekilde can vermesi, iş güvenliği konusunun hala çok sorunlu olduğu bir ülkede yaşadığımız gerçeğini yüzümüze vuruyor.

Çanakkale'de Nalan Yırtmaç'ın bu seriden ürettiği ilk şablonlardan biri yer alıyor. Lirik desenli bir kâğıdın üzerine spreylenmiş oturan işçiler, kirli tulumları ve güleç yüzleriyle, normal hayatta sıkça rastladığımız işçi imgesini çağrıştırıyor. Zemindeki kâğıdın dallı güllü, neşeli çağrışımı üzerinde beliren işçilerin siyah siluetleri çelişkili bir imge üretiyor fakat insan emeğinin masamızdaki ekmekten, çamaşırımızı yıkadığımız makineye kadar yaşamımızın her alanındaki mevcudiyetini düşündüğümüzde, bu tezat farklı anlam katmanları kazanıyor. Şablon tekniği, işçilerin yüzlerini karakteristik çizgilerine indirgemeye, böylece hem onları anonimleştirmeye hem de her birini tek tek tanınır kılmaya yardımcı oluyor. İstatistiklere, zayiat rakamlarına, kader kurbanlarına indirgenen bu yığından adını sanını bilmediğimiz bir birey, her an bir "iş kazasına" kurban gidebilir. Birkaç günlüğüne gazete sayfalarında yüzünü görürüz, yıllık işçi ölümleri verilerine adının düşülmesinin ardından da hayatımızdan ve gündemimizden çıkar. Böyle giderse işçi yığınları gibi iş kazasında hayatlarına yitiren işçi yığınları da gün geçtikçe artacak.

Sanatın bazen unutturmamak, zamana not düşmek sorumluluğu da vardır. Nalan Yırtmaç, sokak sanatının geçiciliğini vurgulayan bir teknikle, unutma-hatırlama, iz bırakma-silinme arasındaki gerilimden beslenen bir görsel dille, bellek-belleksizlik üzerine İşçiler çalışmasıyla yaşam ve ölüm arasındaki ince çizgide varoluş mücadelesi veren işçileri selamlıyor.

Deniz Erbaş