Ayrıntılı Bilgi: https://www.vincebriffa.com/
Vince Briffa’nın Troya Müzesi’nde sergilenen OUTLAND video yerleştirmesi, insanın kararsızlığını ve insan ilişkilerinin karmaşıklığını yeniden yorumlamak için Homeros'un Odysseia destanından esinleniyor. Odysseus'un Calypso'nun ölümsüzlük teklifini kabul etmemesini ve insan olmanın ne anlama geldiğini, insanın kendi gerçekliğiyle yüzleşme mücadelesini ve algılanan ayrıcalıklı özgürlüğünün kaygısından kaçma arzusunu tasvir ediyor. Malta'da çekilen bu eserde deniz, bu metaforun taşıyıcısıdır. Hem ekranda hem de galerideki "tuz havuzları" alanında fiziksel olarak var olan deniz, toprağın ve denizin kaygan sınırlarıyla mekânsal belirsizlik kavramını yankılayan akışkan ve yansıtıcı bir genişlik olarak işlev görür; "ev" güvenliği ile yeni ufukların çekiciliği arasında yaptığımız seçimin istikrarsızlığını pekiştirir.
OUTLAND, insanın kararsızlığını ve insan ilişkilerinin karmaşıklığını yeniden yorumlamak için bir çıkış noktası olarak Homeros'un Odysseia destanından esinlenmiştir. Odysseus'un Calypso'nun ölümsüzlük teklifini kabul etmemesini ve insan olmanın ne anlama geldiğini konu edinir.
Film, insanın kendi gerçekliğiyle yüzleşme mücadelesini ve algılanan ayrıcalıklı özgürlüğünün kaygısından kaçma arzusunu tasvir ediyor. Lacan'ın “kaygı, arzu ile jouissance'ı ayıran bıçak sırtıdır” (Harrari, 2001) şeklindeki önemli bir ifadesine dayanan film, Ulysses'in 'Calypso Adası'nı - bir cennet, sığındığı bir yer - 'jouissance'ının ya da saf libidinal hazzının hayali bir temsili olarak yeniden yaratmaya odaklanır; ne Calypso aracılığıyla ya da Calypso ile, ne de karısı Penelope'ye duyduğu özlem aracılığıyla değil, mekanın kendisi aracılığıyla.
Bir cennete ideal bir kaçış gibi görünse de libidinal haz tatmin edildiği için cennetler bir eksiklik üretir. Bir anlamda, arzunun eksikliği sürdürmek için her zaman başarısızlığa uğraması gerekir. İstediğimizi sandığımız şeyi değil, arzunun kendisini isteriz. Bununla birlikte, can sıkıntısı bu kaygıyı yeni bir semptoma dönüştürür. Dolayısıyla bu çalışma, kendimizi ve ilişkilerimizi sürekli tanımlama arayışımızın ve tanımlanmış bir konfor alanına hapsolmayı reddetmemizin yol açtığı kaygının bir metaforudur. OUTLAND, daha güvenli ve huzurlu limanlar pahasına yerinden edilmeyi göze almaya odaklanan yaşamdan kesitler sunuyor. Nihayetinde ev kavramını, özellikle de Gilles Deleuze'e göre “İnsanlar toprak ve su arasındaki aktif mücadelenin bittiğini ya da en azından kontrol altına alındığını varsaymadıkça yaşayamazlar, güven içinde de yaşayamazlar.” büyük su alanlarıyla çevrili bir toprakta yaşanan bir ev kavramını yeniden tanımlamayı amaçlamaktadır. (Deleuze, 2002)